23 Aralık 2009 Çarşamba

TİRE - İZMİR / TÜRKİYE

TAHT-I KADİM ŞEHRİ: TİRE

Soğuk bir ocak sabahında İzmirli Gezginlerle Konak’ta buluştuk. İzmirligezginler.yahoo grubun ilk buluşmasıydı bu. İlk tanışma mekanı için Tire’yi seçmiştik. Grup tam satinde toplanınca hemen yola koyulduk. İlk durağımız Torbalı Yeniköy. Metropolis ( doğrusu Metarpolis, Ana Tanrıça kenti ) ören yerinin bulunduğu bu şirin köyde sevgili Yahya’nın DağPiknik Mekanında mükellef bir köy kahvaltısı alıyoruz. her şeyin doğal olduğu ve göçmen böreği ile takviye edilmiş mükellef bir kahvaltı. Bugüne kadar grup gezilerinde edindiğim tecrübeye göre iyi bir kahvaltı ile başlayan gün çok güzel geçiyor..

Kahvaltının ardından Tire’ye hareket ediyoruz. Tire’nin girişinde Öğretmen Evinin önünden bize rehberlik edecek olan Sevgili Cemal Öktemeri alıp Tirenin yedi tepesinden biri olan Toptepeye çıkıyoruz.. Aracımızdan inip sis altındaki Tire’yi yukarıdan seyrediyoruz. Bir yandan da Sevgili Cemal’in Tire hakkındaki kısa bilgilendirmesini dinliyoruz.

Yedi tepe, kırk bir tarihi camii barındıran bu yeşil kent, adeta küçük bir Bursa. Kentin tarihi Lidya dönemine kadar dayanıyor. Adı kale anlamına gelen Tyrha, konum itibarıyla o dönemin en canlı ticaret yolu olan Efes, Tire, Bozdağ ve Sardes hattının tam ortasında. Dolayısıyla Lidya için önemli bir kent.

13. yy’dan 1426 yılında Osmanlı egemenliğine geçinceye kadar da aynı önemi Aydınoğulları için taşır. Bir dönem Aydınoğulları Beyliğinin başkentliğini yapar.

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinde gemileri taşıyan kalaslar Kaz dağlarından, urganlar ise Tire’den gitmiştir.

Tarih boyunca Şeyh Bedrettin, Kanuni, Timur gibi çok ünlü konukları olur Tire’nin. II. Mahmut döneminde Bektaşiler, Aydınoğulları döneminde Efes halkının bir bölümü,Büyük İskender zamanında Filistin’den getirilen Yahudiler, Mübadele yıllarında da Girit ten getirilen Türkler iskan edilir.

Yüzyıllar boyu süren göçler ve ticaret yaşamı, sanat ve zanaatın Tire’de fazlasıyla gelişmesini sağlar. Keçeciler, urgancılar, saraçlar, kalaycılar, semerciler ve nalıncılar Tire’nin çarşısındaki sıra sıra dükkânlarda hala geleneksel yöntemlerle üretmeye devam eder. El sanatlarının dışında Tire mimarisi ve mutfağı ile de yıllarca süren kültürel harmanlanmanın izlerini taşır.



Derekahve

Toptepe’den kısa bir yürüyüşle Derekahveye ulaşıyoruz.. Güme dağlarından inen vadi ve tabandaki derenin Tire’ye giriş yaptığı bölgede belediye güzel bir düzenleme yapmış. Derenin kıyısından yürüyerek vadinin bir noktasından tekrar kentin sokaklarına dönüyoruz. Tarihi belli olmayan yıkıntı haline gelmiş bir Osmanlı hamam kalıntısının yanından Gülcüoğlu Konaklarının bulunduğu eski Tire bölgesine geçiyoruz. Rum mimarisinin özelliklerini taşıyan konaklar yıpranmışta olsa eski günlerin azametini taşıyor hala. Bir kısmı restore edilmiş, geri kalanı restorasyonu bekliyor..



Eski Tire'nin dar sokaklarında...

Dar sokaklarda yolumuza devam ediyoruz. Salı günleri kurulan ve dünyanın sayılı açık pazarlarından olan Tire’nin ünlü çarşısı günlerden Pazar olması nedeniyle derin bir sessizlik içinde karşılıyor bizi. Ali Efe Hanını ziyaret ediyoruz. Geniş taş avlu etrafındaki ahırlarda eskinin tüccar kervanlarının yerinde bugün Rahvan At Yarışlarında koşan atlar barınıyor. Üst kattaki odalar hala, çok ilkel koşullarda kimsesizler ve evsizler tarafından barınak olarak kullanılıyor. Ali Efe Handan çıkıp yolumuza hızlı adımlarla devam ediyoruz. Kiliseden dönüştürme Ulu camiyi, değişik mimarisi ile bir konağı görüp, Necip Paşa Kütüphanesine yöneliyoruz. Pazar ve Pazartesi günleri kapalı olan kütüphane için bir hafta önce yaptığım görüşme sonucu kütüphane görevlisi Sayın Ali İhsan YILDIRIM bizi kırmıyor ve kütüphaneyi bizim için açıyor. 1827 yılında II Mahmut dönemi devlet adamlarından Gürcü Mehmet Necip Paşa tarafından yaptırılan, içersinde çeşitli meyve ve çam ağaçları ile çiçek tarhlarının yer aldığı 845 m2 lik bir bahçe içerisinde klasik devir Osmanlı mimarisi ile inşa edilmiş, bağımsız binaya sahip vakıf kütüphanelerinin bir örneğidir. Toplam 12.695 kitaba sahiptir. Bunların 2283 adedi Osmanlı dönemine ait eserler olup 2216 adedi el yazması, 1136 adedi değerli basma eserlerden oluşmaktadır. Tarihi yazmalar arasında İbn-i Sin’nın “Kitabüş-şifa”sı, İbrahim Müteferrika tarafından basılan ilk eserlerden olan Katip Çelebi’nin “ Cihannüma”sı İbn-i Arabi’nin “Şecere-i Numaniye”si gibi değerli eserler bulunmaktadır.

Necip Paşa Kütüphanesi
Sayın Ali İhsan YILDIRIM’a teşekkür ederek ayrılıyoruz. Kütüphanenin hemen yanındaki Aydınoğulları dönemimin önemli kadılarından ve bilim adamlarından İbn-i Melek’in türbesini görüp Tire’nin damak zevklerine biran önce ulaşmak için aracımızla buluşuyoruz. Yaklaşık dört kilometrelik dik ve dönemeçli yolu tırmanarak Yeşillikler ve sonbahar kızıllığı içindeki Kaplan köyüne ulaşıyoruz. Kaplan köyünde ot yemekleri ile ünlü iki restoran mevcut: Kaplan Çam ve Kaplan Dağ Restoranları. Her ikisinin de konumu, ortamı ve yemekleri aynı mükemmel lezzette. Bizim bu kez randevumuz Çam Restoranla. Mavi bir pus tabakası altındaki Tire’yi kuşbakışı gören yeşillikler içinde kurulmuş bir mekânda masalarımıza yerleşiyoruz. Isırgan otu salatası, karışık ot kavurma, turpotu haşlaması, radika, yaprak sarması ile başlayıp ara sıcakta keşkek, kuzu etli şevketi bostan ile devam eden menümüze tadımlık tire köfte ve tatlı lor üzerine karadut reçeli soslu tatlımızı alıyoruz. Bu süreç içinde gezginlerin sohbeti ve kaynaşması sürüyor. Biten bir günün ardından geleceğe dönük planlar yapılıyor.

Yorgun ama mutlu bir günün ardından sıcakkanlı kent Tire’ye ve rehberimiz sevgili Cemale veda ediyoruz.
Yazı ve Fotoğraflar:
Dr. M.Cengiz TÜMER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder