12 Aralık 2009 Cumartesi

STOCKHOLM - İSVEÇ / SWEDEN



DOĞA İLE BARIŞIK BİR BAŞKENT: STOCKHOLM - 1

9-13 Mayıs tarihleri arasındaki ERA EDTA toplantısı için bu kez İsveç’in başkenti Stockholm’e uçuyoruz. Saat 14.00 sıralarında Arlanda Havaalanına indiğimizde 24 C, güneşli bir hava karşılıyor bizi. Havaalanından şehre doğru yola koyulunca bakımlı yemyeşil çimler üzerine bikinileriyle ya da şortları ile uzanmış güneşlenen İsveçlileri izliyoruz. Yaklaşık yarım saatlik bir otobüs yolculuğu ile şehrin güney kısmındaki otelimize ulaşıyoruz.



Merkezi bir konumdaki otelimize yerleşip biraz dinlendikten sonra yakın çevreyi keşfe çıkıyoruz. Saat 18.00 de otobüslerimizle şehrin hemen dışındaki kongre merkezine gidip kaydımızı yaptıracağız ve kongre açılışına katılacağız. Bu arada rehberimiz daha sonraki günler kongre merkezine giderken kullanacağımız tren ve istasyonlar hakkında bilgi veriyor. Daha sonrada keşfedeceğimiz gibi Stockholm tren ve metro ulaşımı açısından çok gelişmiş durumda. 6 hat metro ve tren Stockholm’un tam merkezindeki Central Station’da buluşuyor.100 krona alacağınız 24 saatlik veya 200 Krona alabileceğiniz 72 saatlik biletlerle çok ucuza gezebilirsiniz.



Ertesi gün Pazar günü Stockholm’deki ikinci günümüz. Çok güzel bir Pazar sabahı yürüyerek, geniş, düzenli ve bakımlı İsveç caddelerinde Gamla Stan’a doğru ilerliyoruz.

Katarinahissen’in yanından kalkan teknelerle ( 30 Kron ) Skansen Açık Hava Müzesinin bulunduğu Djurgarden adasına gideceğiz. Hafta sonu olması nedeniyle bütün Stockholmlüler çoluk çocuk sokaklarda. Tekne balık istifi dolu. Avrupa için hep yaşlı nüfus olduğu, nüfus artış hızının eksilerde olduğu söylenir. Stockholm ‘deki gördüğüm manzara bunun tam tersiydi. Genç çiftlerin hemen hemen hepsinde bir çocuk bebek arabasında diğer bebek ise anne karnındaydı. Hafta içi günlerde bile yollar bebek arabasında çocuk gezdiren genç anne veya babalarla doluydu. En son gün yaptığımız tekne turunda İsveçli rehberimize bunu sorduğumuzda devletin verdiği desteği anlattı. Her neyse sağlık ve eğitimin kaliteli ve ücretsiz olduğu gelecek kaygısı bulunmayan bir ülkede çocuk sahibi olmak sorun olmasa gerek. 10 dakikalık bir deniz ?, kanal? Yolculuğundan sonra Djurgarden adasına ulaşıyoruz. Kokunç bir kalabalık var. Adaya çıktıktan sonra kalabalığın bir kısmı Lunaparka, bir kısmı güneşlenmek üzere geniş çim alanlara, bir kısmı da bizimle birlikte Skansen’e doğru dağıldı.


Skansen’in kalabalık olan ana kapısı yerine biraz daha sol tarafta olan diğer kapısından bilet alıp giriyoruz. Burada bir funiculer bizi bekliyor ( Giriş + Funiculer 125 Kron) Skansen Açık Hava Müzesi çok büyük olmayan bir hayvanat bahçesi, akvaryum, kafe ve restoranların yanı sıra geniş bir doğal mekan içine serpiştirilmiş. İsveç’in çeşitli yerlerinden sökülüp getirilmiş ve orijinal haliyle korunan İsveç’in ilk banka binası, İlk matbaası, ilk benzin istasyonu gibi yapıları barındırıyor ve sergiliyor. Yaklaşık iki üç saatlik bir yürüyüşle Skansen’i bitiriyoruz.


Şimdiki hedefimiz Vasamuseet . Özel olarak yapılmış müzenin bizdeki bar kapılarını andıran korumalı kapılarından 95 Kron ödeyerek geçiyoruz. Çok büyük bir alana giriyoruz ve karşımızda devasa yapısı ile denize indirildiği gün batan amiral gemisi Vasa simsiyah karşımızda duruyor. Geminin denize açılışını izlemeye gelen kral ve davetlilerin şaşkın bakışları arasında tersaneden yaklaşık bir kilometre açıkta alabora olup batar ve sulara gömülen gemideki 150 denizciden çoğu boğularak ölür. 1961 yılında, battıktan 333 yıl sonra çıkarılan gemi özel yapılan bu müzede sergilenmekte


Müzeden çıkışta tekrar tekneye binerek Stockholm’e dönüyoruz. Eski Şehir Gamla Stan’ın hemen girişini dolaşıp akşam yemeğine gidecek grubumuza yetişmek üzere otelimize dönüyoruz. Akşam yemeğini Djurgarden’deki bir restoranda Stockholm’ün gece manzarasını izleyerek alıyoruz. Globe ( Stockholm’un spor, sergi ve konser salonlarının bulunduğu kültür merkezi) karşımızda beyaz bir küre şeklinde parlıyor. Çok disiplinli bir restoranda fakat bir o kadar lezzetli yemeklerden oluşan yemeğimizi alıp tekrar otelimize dönüyoruz.


Yazı ve Fotoğraflar: Dr.M.Cengiz TÜMER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder